Sevmiyorum ingilizcede ne ?

Sevval

New member
[color=]“Sevmiyorum” İngilizcede Ne Demek? Dilden Duyguya, Bir Reddiye Sanatı

Bir itirafla başlayalım: “Sevmiyorum” kelimesi kulağa İngilizce’deki “I don’t love you” kadar sert gelmez. Türkçe’de bir durgunluk, bir iç çekiş vardır bu cümlenin içinde. “Sevmiyorum” dediğinizde sanki karşı tarafın kalbini değil de, kendi iç huzurunuzu korumaya çalışıyormuşsunuz gibi olur. Ama İngilizce’de durum farklı: “I don’t love you” dediğinizde, resmen duygusal bir nükleer bomba patlatmış olursunuz.

Forumda bu cümleyi konuşalım dedik çünkü bu üç kelime —“I don’t love you”— hem dilde hem duyguda kültürel farkların, toplumsal rollerin ve hatta mizahın bile nasıl değiştiğini gösteriyor.

---

[color=]“Sevmiyorum”un İngilizce’si Sadece Çeviri Değil, Bir Tavır Meselesi

İngilizce’de “sevmiyorum” demenin birkaç yolu var: “I don’t love you”, “I don’t like you”, “I’m not into you”, hatta bazen sadece “It’s not you, it’s me.” Bu sonuncusu, duygusal diplomasi tarihine geçmiş bir klasik.

Fakat işin ilginci şu: Aynı cümle farklı kültürlerde farklı anlamlar taşır.

- Bir Amerikalı “I don’t love you” dediğinde genellikle “Bu ilişki bitti” demek ister.

- Bir İngiliz bunu söylerse, genelde “Henüz o noktada değiliz, acele etme” mesajı vardır.

- Bir Türk, İngilizce olarak “I don’t love you” dediğinde ise genellikle duygusal olarak “Ama aslında çok şey hissediyorum, sadece adı aşk değil” demek istiyordur.

Yani çeviri her zaman duygunun rengini taşıyamaz. Dil sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda kültürel bir duygusal filtre görevi görür.

---

[color=]Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı: “I Don’t Love You”yu Söylemenin 5 Aşaması

Erkeklerin “sevmiyorum” demesi genellikle duygusal değil, operasyonel bir süreçtir. Bu gözlemi bilim insanı John Gottman’ın ilişki dinamikleri üzerine yaptığı çalışmalarda da görmek mümkün: erkekler genellikle çatışmadan kaçınarak “duygusal açıklama yerine işlevsel açıklama” tercih eder.

Bir erkek “I don’t love you”yu söylemeden önce genelde şu stratejik aşamalardan geçer:

1. Sessizlik Fazı: Birkaç hafta “meşgulüm” mazereti.

2. Mesafe Politikası: Cevaplar daha kısa, ses tonu daha nötr.

3. Psikolojik Toplantı: Arkadaş grubunda, “Acaba yanlış mı yapıyorum?” konulu uzun bir analiz.

4. Söyleme Anı: Genellikle düz, kısa ve net: “I don’t love you anymore.”

5. Sonrası: Spotify listesi değişir, oyun konsolu yeniden aktive edilir.

Buradaki mizah, erkeklerin duygusuzluğu değil; duygularını stratejik biçimde yönetme eğilimidir. Erkeklerin çoğu, kalp kırmamak için “doğru kelimeyi” değil, “en az zarar verecek cümleyi” arar.

Ama bazen bu strateji, karşı tarafın “ne oldu da bir anda soğudun?” sorusuna hazırlıksız yakalanır. İşte o anda İngilizce’nin soğuk mantığı Türkçenin duygusal yoğunluğuyla çarpışır.

---

[color=]Kadınların Empatik Yaklaşımı: “Sevmiyorum” Demek mi Zor, Hissetmemek mi?

Kadınlar açısından “sevmiyorum” demek, çoğu zaman bir karar değil, bir içsel süreçtir. Psikolog Carol Gilligan’ın araştırmalarına göre, kadınlar ilişkilerde “duygusal bağın sürdürülmesini” bir sorumluluk olarak hisseder. Yani “I don’t love you” demeden önce genellikle içsel bir çatışma yaşanır.

Bir kadın “I don’t love you” dediğinde, çoğu zaman o cümle haftalarca zihninde yankılanmıştır.

Bazıları bunu söylerken göz teması kurar, bazılarıysa sessizce mesaj atar çünkü konuşmak daha fazla incitmek anlamına gelir.

Ama şu da bir gerçek: Kadınlar bu cümleyi söylediklerinde, erkeklerden çok daha açıklayıcı olurlar. “Seni artık sevmiyorum çünkü…” diye başlayan uzun bir cümleler zinciri gelir. Bu, açıklama ihtiyacından değil, duygusal sorumluluk hissinden kaynaklanır.

Forum için düşündürücü bir soru: “Hangisi daha dürüst bir sevmeme hali: doğrudan söylemek mi, yoksa sessizce çekilmek mi?”

---

[color=]Kültürel Farklar: “Sevmiyorum”un Coğrafyadan Coğrafyaya Değişen Tadı

Diller sadece sözcüklerden değil, toplumsal duygulardan da oluşur.

- Japonca’da “Aishitenai” (愛してない) kelimesi çok nadir söylenir; çünkü Japon kültüründe duyguları bu kadar açık dile getirmek kaba sayılır.

- Fransızca’da “Je ne t’aime pas” dendiğinde bile ses tonu bir çeşit romantizm taşır; çünkü Fransızca’da bile reddetmek estetik bir eylemdir.

- Türkçe’de “sevmiyorum” genelde bir yorgunluk, bir bıkkınlık belirtisidir; “artık kalbim aynı değil” demenin daha insancıl bir versiyonudur.

İngilizce’deyse “I don’t love you” neredeyse cerrahi bir keskinliğe sahiptir — duygusal olarak bir nokta koyar.

---

[color=]Mizahın Kurtarıcı Gücü: “Sevmiyorum”u Söylemeden Söylemenin Sanatı

Bazı insanlar için mizah, duygusal bir kalkan gibidir. “Sevmiyorum”u doğrudan söylemek yerine ironik yollar bulurlar:

- “Sen harika bir insansın ama ben artık daha çok Netflix’le bir bağ kuruyorum.”

- “Kalbim şu anda sistem bakımında.”

- “Ben seni eskisi kadar sevmiyorum ama algoritmam hâlâ seni öneriyor.”

Bu mizah biçimi, aslında duygusal yükü hafifletir. Özellikle dijital çağda, duygular bile artık “emoji ekonomisi” üzerinden ifade edilir. Bir kalp atmak bazen “seni seviyorum” kadar güçlü, atmamak ise “artık sevmiyorum” kadar açık bir mesaj haline gelir.

---

[color=]Dil mi Kalbi Belirler, Kalp mi Dili?

İngilizce’de “love” kelimesi, Türkçedeki “sevmek”ten daha geniş bir anlam taşır. “I love pizza” derken de aynı kelime kullanılır, “I love you” derken de. Belki de bu yüzden “I don’t love you” cümlesi, Türkçe’deki “sevmiyorum”dan daha soğuk, daha mekanik gelir.

Türkçede “sevmiyorum”un içinde bile bir geçmiş, bir iz vardır.

Bir Amerikalı “I don’t love you” dediğinde kapıyı kapatır.

Bir Türk “sevmiyorum” dediğinde kapıyı kapatmaz, biraz aralık bırakır: “Belki dönerim, ama şu an değil.”

Forumda konuşalım: “Duyguların dili mi değişir, yoksa biz mi dile göre duygularımızı değiştiririz?”

---

[color=]Sonuç: “I Don’t Love You” Demek Bir Dil Değil, Bir Ruh Hâli

Sonuçta “sevmiyorum”un İngilizcesi yalnızca bir çeviri değildir; bir kültürün, bir duygunun ve bir insanın ilişki kurma biçiminin yansımasıdır.

Erkekler bu cümlede stratejik açıklık, kadınlar duygusal doğruluk arar.

Kültürler bu cümleyi farklı tonlarda söyler, mizah ise çoğu zaman acıyı taşınabilir hale getirir.

Dil değişir ama kalp aynı kalır. İster “I don’t love you” deyin, ister “sevmiyorum”…

Bazı cümleler evrenseldir: Söylemesi kolay, duyması zor.

---

Kaynaklar:

- John Gottman, The Seven Principles for Making Marriage Work (2015)

- Carol Gilligan, In a Different Voice (1982)

- Deborah Tannen, You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation (1990)

- Oxford English Dictionary, Usage and Semantics of Love in English (2023)

- Kişisel gözlemler, çeviri ve kültür çalışmaları (2024)