‘Ukrayna’nın güvenliğini temin eden garantör ülkelerden biri olabiliriz’

  • Konuyu başlatan admin
  • Başlangıç tarihi
A

admin

Guest
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan’a gerçekleştirdiği ziyaretinin sonunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konuşmasının satır başları şu biçimde;

Özbekistan’a gerçekleştirdiğimiz iki günlük resmi ziyareti hamdolsun başarıyla tamamladık. Dört sene daha sonra bir kez daha ata yurdumuzu ziyaret etmenin, Özbek kardeşlerimizle hasret gidermenin bahtiyarlığını yaşadık. Aziz kardeşim Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Mirziyoyev ile ayrıca Türkiye-Özbekistan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyinin ikinci toplantısına başkanlık ettik. Türkiye-Özbekistan ilişkilerini artık “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” seviyesine yükselttik.

Türkiye, Özbekistan’ı ilk tanıyan, burada ilk büyükelçilik ve ilk başkonsolosluk açan ülkedir. Şimdi bu ilklere “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” ile yeni bir halka daha eklemiş olduk. İlişkilerimizin her alanda daha da geliştirilmesine yönelik atılabilecek ortak adımları ele aldık. Bu konudaki iradenin karşılıklı olduğunu memnuniyetle müşahede ettim. Temaslarımızda ayrıca bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Bu noktada dost ve kardeş Özbekistan’ın huzur, barış ve istikrarına verdiğimiz desteğin altını çizdim. Başta Türk Devletleri Teşkilatı olmak üzere uluslararası kuruluşlarda aramızdaki temas ve eşgüdümü artırmak hususunda fikir birliğine vardık. Hali hazırda ülkemizin yürüttüğü Türk Devletleri Teşkilatı dönem başkanlığını inşallah Kasım ayında Özbekistan’a devredeceğiz.

“İmzaladığımız Ortak Bildiri ile önümüzdeki döneme dair yol haritamızı belirledik”

Ziyaretimiz vesilesiyle çeşitli alanlarda 10 anlaşma, mutabakat zaptı ve protokol imzalandı. Tercihli Ticaret Anlaşması, ikili ticaretimizde çarpan etkisi yapacak, yeni iş birliklerinin kurulmasına vesile olacaktır. Anlaşmanın da katkısıyla ticaretimizi şu anki 3,6 milyar dolar seviyesinden inşallah önce 5 milyar dolara, ardından da 10 milyar dolara çıkarma kararlılığını, iradesini ortaya koyduk. Askeri Çerçeve Anlaşmasıyla, savunma ve güvenlik alanında iş birliğimizi geliştirmeye matuf adımların önünü açtık. Sağlık, taşımacılık, inşaat, adalet ve istihdam gibi önem verdiğimiz alanlarda imzalanan belgelerle, Özbekistan ile ilişkilerimizin ahdi zemininin güçlenmesi sağlandı. Konsey toplantısı sonunda Sayın Mirziyoyev ile imzaladığımız Ortak Bildiri ile de önümüzdeki döneme dair yol haritamızı belirledik.

Geçen sene 270 bin Özbek kardeşimizi ülkemizde misafir etmenin mutluluğunu hayatıştık. Salgının hafifçelemesiyle bu sene karşılıklı turist sayısının daha da artacağını ümit ediyoruz ve 500 bin hedefini de koyduk. Türk iş erkeklerinın Özbekistan’daki yatırımlarının ivme kazanmasından da büyük memnuniyet duyuyoruz. Geçen sene açılan şirket sayısı itibariyle girişimcilerimiz Özbekistan’da ilk sırada yer alıyor.

Burada ayrıca 2020 Türk Dünyası Kültür Başkenti olan tarihi Hive şehrini ziyaret edip, incelemelerde bulunduk. Özbekistan’ın önemli şairlerinden Erkin Samandar, bu güzel şehri şöyleki tarif eder: “Hive bu kubbelerin, minarelerin nakışların şehridir. Raflardaki kitapların, insanlığın şehridir.” Hive’yi görür görmez, Hive’nin her köşesi buram buram tarih kokan sokaklarında dolaşınca, şairin bu dizelerinin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu fazlaca daha iyi anladık. İşte Suriçi’nde 130 medrese var, bu kadar zengin bir şehir. Bu sene Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını Hive gibi İpek Yolu’nun bir başka durağı olan inşallah Bursamıza taşıyoruz. bu biçimdece kadim medeniyetimizin sembol şehirlerinin daha iyi tanınması yanında kaynaşmasına da vesile oluyoruz. Aramızda, ‘Paket turizmi noktasında Hive ile Bursa içinde bir adım atabiliriz.’ diye de konuştuk.

Kritik bir döneme tekabül eden ziyaretimin Özbekistan’la ilişkilerimizin yanı sıra bölgemizde barış, istikrar ve iş birliğine de katkı sağlayacağına inanıyorum. Yaptığımız görüşmelerin ve imzaladığımız anlaşmaların hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle şahsıma, eşime ve heyetime gösterilen samimi ev sahipliğinden ötürü Sayın Mirziyoyev’in şahsında tüm Özbek kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Ziyaretimiz sırasında bana refakat eden Bakanlarımıza, tüm milletvekili arkadaşlarıma, emeği geçen tüm heyet üyelerimize özellikle katkılarından ötürü teşekkür ediyorum.

“Devlet Başkanları düzeyinde yapılacak toplantıya da ev sahipliği yapmaya hazırız”

Rus ve Ukraynalı heyetlerin İstanbul’da gerçekleştirmiş oldukları görüşmelerin barış sürecine anlamlı bir ivme kazandırdığına inanıyorum. Rusya’nın Kiev ve Çernihiv’deki askeri operasyonlarını kayda değer şekilde azaltma sonucu gerçekten önemli bir adımdır. Aynı biçimde devlet başkanlarının bir anlaşma üzerinde mutabık kalındığında bir araya gelebileceklerini açıklamaları da atılan bu adımın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunların hayata geçirilmesini ve savaşın daha fazla ölüme, yıkıma sebep olmadan sona ermesini bekliyoruz.

Tabii aktif diplomasimiz ve dengeli yaklaşımımız yardımıyla önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmış olmaktan memnuniyet duyduk. Döner dönmez gerek Sayın Putin’le gerek Sayın Zelenskiy’le görüşmeler yapma kararlılığım var. Bu görüşmelerde her ikisine şahsım, milletim adına teşekkürlerimi ifade edip “Artık hedefimiz bir an önce sizi bir araya getirmek” diyeceğiz. Temenni ediyorum ki inşallah bir araya getirme noktasında kendilerinden bir tarih kaydını alırız. Bu çerçevede, Devlet Başkanları düzeyinde yapılacak toplantıya da ev sahipliği yapmaya hazırız. Ama bu arada geçici ateşkesi de sağlamış olmak büyük önem arz ediyor.

SORU: Ukrayna’nın, “NATO üyeliğinden vazgeçeriz ama Avrupa Birliği’nden asla vazgeçmeyiz” açıklaması oldu. Baktığımızda Rusya’nın da bu duruma olumlu yaklaştığı detayları geldi. Bu bağlamda Ukrayna heyeti ayrıca yeni bir güvenlik garantisi istedi. Tabi Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Polonya ve aynı zamanda Kanada, İngiltere ve Türkiye’nin de garantör olduğu bir görüşme. NATO’nun 5’inci maddesi gibi bir sistem işlesin düşüncesi var. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

“Ukrayna’nın güvenliğini teminen garantör ülkelerden biri olabiliriz”


Ukrayna’nın özellikle NATO üyeliği noktasında oldukça ısrarlı bir duruşu yok. Aslında Ukrayna’nın Avrupa Birliği konusunda da fazlaca ısrarlı bir davranış arasında olacağına ihtimal vermiyorum. Zira bu süreçte Avrupa Birliği üyesi ülkeler, bir kısmı haricinde, bu işe ciddi manada asılmadılar. Bütün bunlara rağmen Sayın Putin’in Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne girmesi noktasındaki olumlu bakışını öğrendim, duydum. Tabi bu görüşmeler esnasında nihai durumu da öğreneceğiz. Kendisiyle görüşmemde de bunu kendisinden duymak, bu konuda atılacak adımları da daha isabetli değerlendirme imkanını bize vermiş olur.

Biliyorsunuz işte 1963’ten bu yana Avrupa Birliği bize neler yaptı? Devamlı oyaladı, hala oyalıyor. Garantörlük konusunda da biz, Ukrayna’nın güvenliğini teminen garantör ülkelerden biri olabiliriz, buna ilke olarak sıcak bakıyoruz; ancak elbet bunun bilgilerinın açıklığa kavuşması gerekiyor.

“Bu savaş bir hafta, 10 gün arasında biter diyenler vardı”

Rusya-Ukrayna içindeki savaş, dünyanın son dönemde görmediği, yaşamadığı bir müddetçti. Bugün Rusya yüzölçümüyle, nüfusuyla, askeri, siyasi, ekonomik, kültürel gücüyle dünyanın ilk üç ülkesi içinde yer alan bir güç, bir kuvvet. Bu durumunu görmezlikten gelmek mümkün değil. Ukrayna da bayağı bir ülke değil. Bugün Ukrayna da 45 milyon civarında bir nüfusa sahip ve yüzölçümü itibarıyla da öyle fazlaca küçük bir yer değil. Şu anda tabi dünya, özellikle batı, Ukrayna’ya destek verdi, sahip çıktı. bu biçimde bir yapı söz konusu. Buradan hareketle değerlendirmeler yapıldı. Tabii bir de şu var; “Bu savaş bir hafta, 10 gün arasında biter” diyenler vardı.

Görüldüğü gibi; bir hafta, 10 gün arasında bu savaş bitmedi. Bitmedi ama bitip bitmemesinden öte oldukca can kayıpları oldu. Özellikle çocuklar ve kadınlar noktasında oldukça ciddi kayıplar oldu. Şimdi bunları görmezlikten gelmek mümkün değil. Tabi kuvvetli bir Rusya’nın bile burada ciddi kayıplarının olduğu bir tablo var.

Savaşın kazananı kaybedeni noktasında bunu iyi değerlendirmek lazım. Bu bakımdan barışın en önemli çözüm ve çıkış yolu olduğunu düşünüyorum. Buradan hareketle, bir an önce inşallah bu işin noktalanmasına vesile olabilirsek ne mutlu bizlere derim. Türkiye olarak bu biçimde bir müddetçte gerek Sayın Putin’in gerek Sayın Zelenskiy’nin bize duyduğu güvenle bu işi bitirmiş olmak bizi mutlu kılacaktır.

“Türkiye’nin bütün liderlerin gözündeki yeri fazlaca daha farklı olacaktır”

Ülkemizin Ukrayna meselesinde izlediği barış yanlısı, ilkeli ve bununla birlikte dengeli politika tüm tarafların takdirini topluyor. Biliyorsunuz biz bu arada bir NATO fevkalade Liderler Zirvesi yaptık. Bu zirvede yaptığım bütün görüşmelerde NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye olumlu yaklaşımlarını gördüm. Türkiye’nin üstündeki sorumluluğun ve yaptığı bu ikili diyalogların ne kadar önemli olduğunu orada biroldukca lider gündeme getirdi. Hele hele İstanbul’daki toplantıdan daha sonra çıkan netice de birfazlaca Avrupa Birliği üyesi ülkeyi de NATO üyesi ülkeleri de Türkiye’ye yönelik farklı bir bakışa sevk etti. Tüm batıyı kastederek söylüyorum; artık bizim temennimiz şu, inşallah Türkiye’nin bütün liderlerin gözündeki yeri oldukca daha farklı olacaktır. Bunu aldığımız geri dönüşlerle de görüyoruz.

“Masaya kimin geldiğinden öte kim adına geldiğine bakılmalı”

Biz, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağımızı ve bunun niçinlerini daha önce defalarca deklare ettik. Bir yandan Rusya’nın askeri faaliyetlerine tepkimizi ortaya koyarken bir yandan da diyalogumuzu sürdürmeyi önemsiyoruz. Bu diyalog, sadece Ukrayna bağlamında değil bizi yakından ilgilendiren Suriye, Libya, Güney Kafkasya gibi bir oldukça coğrafya bakımından önemlidir, gereklidir. Diğer yandan Abramoviç, Rus heyetinin bir üyesi olarak müzakerelere katılmıştır. Masaya kimin geldiğinden öte kim adına geldiğine bakılmalı. Eğer Rusya ve Sayın Putin kendi heyetinin içerisine Abromoviç’i de tercih ederek koymuşsa demek ki inanmış, güvenmiş. O görüşmede herkesle olduğu gibi onunla da selamlaştık. Bu çalışmalara katılan tüm heyet üyelerine ben başarılar diliyorum. Temenni ederim ki bu gayretin neticesini de en kısa zamanda bakılırsalim.

“Yaptırımlar noktasında tutum değişikliğine gitmedik”

Şu ana kadar biz yaptırımlar noktasında herhangi bir tutum değişikliğine gitmediğimiz gibi, Rusya tarafınca da bu yaptırımlar zinciri içerisinde Türkiye’ye karşı herhangi bir uygulama yapılmadı.

“Neticede kendileri de bu iş için en uygun yolun Türkiye üzerinden bunun yapılması dediler”

Sayın Herzog’un Türkiye’ye bir ziyareti oldu. Herzog’un bu ziyaretinde biz birfazlaca konuyu etraflıca görüştüğümüz gibi, ağırlıklı enerji konusunu da görüştük. Enerji konusunda da geçmişte İsrail ile Türkiye içinde bazı ilişkiler, münasebetler olmuştu. İş adeta bitme noktasına gelmişti ki -bu biçimde Netenyahu dönemiydi- olay bir anda terse döndü. Çünkü İsrail’in enerji ihracı noktasında düşündüğü yol, maliyeti itibariyle uygun olmayan bir yol. Yani kalkıp İsrail’den Yunanistan’a denizin altından borular döşensin, buradan oraya gitsin, oradan Avrupa’ya dağılsın; bu tabi olacak bir iş değil. Yapılan maliyet hesapları neticesinde bu işin en uygun olanının Türkiye üzerinden bu doğal gazın çıkışı olduğu görülüyor. Onlar da tabi kendi aralarında aslına bakarsan bunu konuşuyorlar. Neticede kendileri de bu iş için en uygun yolun Türkiye üzerinden bunun yapılması dediler.

Sayın Herzog’la yaptığımız toplantıda dedim ki fazla da uzatmadan ben Dışişleri Bakanımı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımı size göndereyim. Bölgeyle ilgili değerlendirmeleri Dışişleri Bakanımızla yapacağınız gibi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımla da enerji konusunu şöyleki etraflıca bir görüşürseniz biz burada her şeye varız. Yeter ki sizler bu konuda samimi olarak ‘Tamam, biz bu adımı atıyoruz’ deyin. Sayın Herzog da buna hazır olduğunu gösteren bir cevapla ‘Memnuniyetle’ dedi. ‘Ben Sayın Başbakan’a da bunu söyleyeceğim. Sayın Başbakanın Türkiye’ye gelişiyle bu konuyu onunla da bir masaya yatırırsanız isabetli olur.’ dedi. Ben de ‘memnun olurum’ dedim. Kendilerinde de bu konuda bu çalışma aslına bakarsan başlamıştır büyük ihtimalle. Ramazan daha sonrası Benet’le de bu konuyu bir görüşüp hemen adımları atarsak İsrail-Türkiye buradaki beraberliği, bu süreci Doğu Akdeniz petrolüyle, doğal gazıyla ilgili süreci hızlandıracaktır. Bu konuda oldukça oldukca umutluyum.

Diğer taraftan malum her yıl ramazanda maalesef Mescid-i Aksa ile ilgili üzüntülerimiz var, sıkıntılarımız var. Ben Sayın Cumhurbaşkanına onu da söylemiş oldum. ‘Her yıl bir sıkıntı yaşanıyor. Bu Ramazan Bayramı’nda Müslümanlar huzurlu bir Mescid-i Aksa ziyareti yapabilsin. Bu konuda sizler de gereken desteği verin, bu ramazanda sıkıntılar yaşamayalım. bu biçimdece huzurlu bir Ramazan geçirmiş oluruz.’ dedim.

Daha önce “önümüze enerjide oldukça daha farklı alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda ‘Bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz demiştim. Yani bu işte. Bundan daha güzel olur mu?

“Çünkü biz vatandaşımıza ucuz et yedirmekte kararlıyız”

Şu anda bizim gıda güvenliği noktasında hiç bir bir sıkıntımız yok. Bu konuda yalan yanlış haberlere vatandaşlarımın itibar etmemelerini istiyorum. Bu konuyla ilgili buğdayda biraz sıkıntımız vardı. Nitekim bu sıkıntı da büyük ölçüde aşılmış vaziyette. Yani bizim şu anda silolarımızda bir sıkıntı yok. Ama biz daha da takviye alalım diyoruz. Bunun haricinde şu anda ne yazık ki kırmızı eti fırsata dönüştürmek isteyen bazı fırsatçılar var. Bu konuyla ilgili Tarım Bakanımla konuştuk. Dedi ki, elimizdeki, TİGEM çiftliklerimizdeki kesimlik hayvanları bir an önce keselim ve bu ramazan ayında bir defa evlere kıymada, kuşbaşında ucuz et girme imkanı olsun. Bu arada da bir daha belki duruma nazaran Türkiye’nin dört bir yanına ekiplerini gönder, elinde kesimlik hayvanı olanlardan biz bu hayvanları da alalım.

bir daha ithal noktasında da ramazan daha sonrasına yönelik bir adım atmış olalım. Çünkü biz vatandaşımıza ucuz et yedirmekte kararlıyız. Kıymada, kuşbaşı ette bunu başarmamız lazım dedik. Karkas olarak getirirsek karkas ette de bu adımları atabiliriz dedik. Tarım Bakanımız önce ülkemizin dört bir yanında çalışmasını yapacak, daha sonrasında da itbiçimde de neler yapabiliriz, bunun üzerinde de ayrıca çalışmasını sürdürecek.

“Benim Anadolu’daki çiftçim, köylüm her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde üretiyor”

Sanki Türkiye manda fakiri bir ülke. Anadolu’da benim insanım istediği marketten, istediği gibi her türlü yoğurdu bulabiliyor mu? Manda yoğurdunu da buluyor, koyun yoğurdunu da buluyor, keçi yoğurdunu da buluyor. Kaldı ki aslına bakarsanız evinde kendisi yapıyor. Onunla da kalmıyor, ondan her tür tereyağını da üretiyor. Benim Anadolu’daki çiftçim, köylüm her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde üretiyor. Durum bu biçimdeyken diyor ki bal demişim. Tamam da, orada benim karşımda kimler var? Tokat’ın arıcıları var. Bunlar bal işi yapıyor. Benim söylemiş olduğim ne? Bir çay kaşığı kestane balından bahsediyorum. Bir şeyden daha bahsediyorum. Yulaf diyorum. Anadolu’da yulafın olmadığı çiftçim mi var? Hepsinin evinde var. Bunu da orada karşımdaki çiftçilerle konuşuyorum ve çiftçilerin hepsinde de tabi bir mutluluk. Niye? Onun sofrasındakini paylaşıyorsun.

“Asgari ücreti tespit için bir komisyon var her sene toplanıyor, ötürüsıyla da bunun vakti aralıktır”

Ben vatandaşıma onu aldatacak, yani yapmayacağımız veya yapamayacağımız bir şeyi söylemeyi doğru bulmam. Asgari ücreti tespit için bir komisyon var. Her sene toplanıyor. ötürüsıyla da bunun vakti aralıktır. Vakti geldiğinde de asgari ücretle sorumlu olan sendikalar ve Çalışma Bakanlığım otururlar konuşurlar, adımı atarız. Durum bu. olağanüstü bir durum olup olmadığı noktası orada bir daha tartışılır. Yani eğer asgari ücret vatandaşımı hakikaten enflasyona ezdiriyorsa, o görüşmelerde belirleme de ona nazaran yapılır. fevkalade bir gelişme olduğu zaman biz bunlara da kapalı değiliz. Başta bakanım olmak üzere sendikacılarla aslına bakarsan sürekli irtibat halindeler, görüşüyorlar. bu biçimde bir şey var mı yok mu onu biz de görüyoruz esasen. Biliyorsunuz daha yeni asgari ücrette görülmemiş bir zam yapmak suretiyle asgari ücreti farklı bir noktaya çektik. Bir diğer adımda da bir daha emeklilerle ilgili artışları yaptık. Bundan daha sonra da vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “Merhum Erbakan bugün yaşasaydı CHP’nin yanında yer alırdı” ifadesi

Temel Bey’in ebedi alemden, hocamla bu biçimde bir irtibatı nasıl kurduğunu anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Haddine mi senin ya? Ne zamandan çıktı bu iş. Mesele Erbakan hocamı tanımaksa ben en az Temel Bey kadar tanırım. Ben Erbakan hocamın, İstanbul gibi bir şehirde Gençlik Kolları Başkanlığından tutun İl Başkanlığına varıncaya kadar teşkilatlarından geliyorum. Onun teşkilatında il başkanlığını yapmışım. ondan sonrasında bir daha hocamın döneminde Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeliği yapmışım. Tereciye tere satmasınlar. Biliyoruz bu işleri. bu biçimde bir saçmalık olur mu? Herbiçimde o malum Kıbrıs hadisesi sebebiyle, oradan ilhamla bu biçimde bir şeyi söyleme noktasına gidiyor ki, elmayla armudu birbirine karıştırmamak lazım. O günün şartlarıyla daha sonrasındaki şartlar hiçbirbiriyle mukayese dahi edilmez ve bu biçimde bir benzetme olmaz. Çok yanlış bir şey. Hocamız, biroldukca adımlar atmıştır.

Şu andaki tabloda, Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı içindeki farklılıklara bakalım. Cumhur İttifakı’nda bizim MHP ile ortak yanlarımıza baktığımız zaman orada da yerlilik vardır, millilik vardır, vatanseverlik vardır. Bunların hepsinden öte burada ‘Bu vatan için ne yaptın?’ sorusuna bakıldığında orada bizim MHP ile AK Parti’nin ciddi benzerlikleri vardır. Büyük Birlik Partisi ile hakeza. Ama Millet İttifakı’nda bakıyorsun bir tarafta PKK’nın parlamentomuza sızmış olan uçları var. Bu terör örgütünün temsilcilerinin arasında bulunduğu bir yapıyla bir araya gelmek; yani bu kalkıp da mukayese edilebilir mi? Şu anda ana muhalefet partisinin başındaki zat, bu terör örgütünün temsilcileriyle, mensuplarıyla devamlı el ele, kol kola; yeri geldi Ankara’dan İstanbul’a yürüdüler, yeri geldi oldukca farklı yerlerde bir araya geldiler. Bütün bu gerçekler ortada.

Öbür tarafta Türkiye’de bunca atılan adımları silme gayretinde olan, yok farz eden bir yapıyla nasıl oluyor da bir araya geliyorsun? Düşünün, şimdi biz 18 Mart Çanakkale Köprüsü’nü yapıyoruz, adamlar bunu bile yok farz ediyorlar. Teşekkür eder insan. Bu kadar önemli, muhteşem bir eser ortaya çıkıyor. Bu eserden kim istifade edecek? 85 milyon Türk evladı, ayrıca tüm insanlık buradan istifade edecek. Şimdi biz Tokat’ta havalimanının açılışını yaptık. Niye rahatsız oluyorsun? Tokat gibi bir şehrimize uluslararası bir havalimanının açılışını yapıyoruz. Şimdi inşallah Ramazan Bayramı’nın hemen arkasından Rize-Artvin Havalimanı ki, dünyada beş tane deniz üzerinde havalimanı var; iki tanesi Türkiye’de. Ordu-Giresun bir, Rize-Artvin iki. Bunların ikisi deniz üzerinde. Buralarda havalimanı mı hayal ederlerdi? Yok. Şimdi buralarda havalimanlarımız var. Şimdi bunların sayısında 59’a gidiyoruz. İnşallah bu işi 60’a çıkaracağız ki derdimiz şu, Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, bir ilden bir ile, herhangi bir yere gittiğiniz zaman, şu biçimde havalimanından indin, yarım saat 45 dakikada evine gidebilirsin. Modernlik budur. Bütün bunlar dünyanın imkanlarından halkını, vatandaşını istifade ettirmek içindir.

“Para kazanan, ben para kazandım demiyor, tam aksine, daha ver diyor”

Bir gerçek var, o da şu; sanayici bu dönem içerisinde ciddi paralar kazandı. Ama para kazanan, ben para kazandım demiyor. Tam aksine, daha ver diyor. Örneğin diyelim altyapıda, üst yapıda müteahhit firmalar var. Bazı sıkıntılar yaşıyorlar. Maalesef çimento sektöründe, demir çelikte bu işi fırsata dönüştüren sanayiciler var. Bu bir gerçek. Bütün bunlara rağmen, onlar zam üstüne zam yapıyorlar. Bir taraftan da bu evlerin, bu inşaatların yapılması lazım. Şimdi arkadaşlarla değerlendirmeleri yapıyoruz. Diyoruz ki, bunların üzerinde duralım, çalışalım. Ama bir ülkede inşaat sektörü durursa adeta ekonomide hayat durur. Çünkü inşaat sektörünün durduğu yerde yaklaşık 250 civarında kalemde faaliyet gösteren firmalar durur. Bunları biz bir tarafa koyamayız ki. Onun için arkadaşlar şu anda bu işin de üzerinde çalışıyorlar. Ama biz öyle veya bu biçimde mümkün olduğunca vatandaşımızı korumak, onları güvence altında tutmak için bunu yapacağız.

Burada bütün alanlarda stokçuluk yapanların üzerine gideceğiz. Biz şimdi ihracatta iyi bir noktadayız. İşte 250 milyar doların üzerine inşallah çıkacağız. Bütün bunlarla birlikte turizmde yavaş yavaş bir toparlanma başladı. Bir tarafta da Rusya-Ukrayna savaşı var. Biz sadece 5 milyon civarında turisti Rusya’dan alıyorduk, 2 milyon 100 bin turisti Ukrayna’dan alıyorduk. Bunlar bizim için oldukca oldukça önemliydi. Şimdi tabi bu şartlarda aynı çekimi oralardan yapamayacağız. Onun için şimdi tabi farklı ülkelerden turist çekmenin gayreti içerisindeyiz. Kültür ve Turizm Bakanımız bunun çalışmalarını yapıyor veya farklı ürünlerle açığı kapatmanın gayreti içerisinde olacağız.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yap-işlet-devret uygulamasının ülkeyi zarara uğrattığı yorumu

Yetişemediği üzüme koruk deme meselesi var ya, bununki bu. var ise alternatifin, alternatifi söyle. Bugün kamu özel anlayışıyla dünyada bu tür yatırımların yapılması en gelişmiş ülkelerde bile var. Yani bugün Amerika böyle 1,5 trilyon dolarlık altyapı üstyapı yatırımının planlamasını yapıyor. Almanya hakeza öyle. Biz milli bütçeye yük olmadan bu işleri nasıl yaparız, onun üzerine gidiyoruz. Biz kalkıp da bu yüklenici firmaya durup dururken, havadan para verecek değiliz ki. Nedir? Sözleşmeye bakılırsa burada diyelim ki şu kadar sayıda araç veya yolcu taşındı, taşınmadı; o farkı biz devlet olarak öderiz.

Kaldı ki şimdiye kadar da geçiş sayıları garanti edilenin üstünde olmuştur. Buradan niye rahatsız oluyor ki o? Bu yatırımda, devletin cebinden 1 kuruş çıkmıyor. Ama ben oldukca açık bir şey söyleyeceğim. Hazine’den 1 kuruş para çıkmayan bu biçimde dev yatırımlar için kalkıp da kredi alsanız, bu kredinin faiz hesabını yapın. Bu faiz hesabı acaba nereye varır? Bu faiz hesaplamasını yaptığınız zaman ona, o yıl yapacağınız ödemeyi buluyor mu? Bulmaz. Biz bunların hesaplarını oldukca yaptık. O vergi memuru. Ama ben ekonomistim. Aramızdaki fark bu. İşim benim bu işlerle geçti. Ama ona bundan daha sonra aslına bakarsanız vergi memurluğu da vermezler çünkü SSK’de genel müdürken orayı batırdı. Rahmetli Savaş Ay programında, onun dönemindeki hastanelerin halini göstermişti, bu biçimde bu işin hesabını ona nasıl sormuştu. O yavrular, insanlar imkansızlıklar sebebiyle o hastanelerde ne hale düşmüştü, o günleri hatırlayalım.

Azerbaycan’ın ateşkesi ihlal ettiği iddiaları

Azerbaycan Üçlü Bildiri’nin hükümlerine tam olarak uyuyor. ötürüsıyla Azerbaycan tarafınca bir ihlal söz konusu değil. Burada Azerbaycan’a yönelik bir saldırı söz konusu olduğu için savunma içerikli bir karşılık olmuştur. Esas olan Üçlü Bildiri hükümlerine uygun olarak Ermenistan silahlı unsurlarının Azerbaycan’ın uluslararası kabul görmüş topraklarından tamamen çıkarılmasının temin edilmesidir.