Muqe
New member
Hissetmek Ünsüz Türemesi mi? Bir Sohbetin Hikâyesi
Geçen gün akşamüstü, bir kafede otururken lise yıllarından beri süren arkadaş grubumuzla yine dil bilgisi üzerine tatlı-sert bir tartışmaya daldık. Hepimiz farklı bakış açılarıyla meseleleri ele aldığımız için, bu seferki konu da epey eğlenceli geçti: “Hissetmek” kelimesinde hangi ses olayı vardır? Gerçekten ünsüz türemesi midir?
Masada dört kişi vardı: Stratejik bakışıyla Ali, pratik çözümleriyle Murat, empatisiyle Ayşe ve ilişkisel yaklaşımlarıyla Elif. Konu basit gibi görünse de sohbetin gidişatı çok renkli oldu.
---
Ali’nin Stratejik Açıklaması
Ali, konuyu hemen teknik zemine çekti. Önüne aldığı peçeteye kelimenin köklerini yazdı:
- “His” (isim kökü)
- “Etmek” (yardımcı fiil)
“Bakın,” dedi, “bu iki kelime birleşince ‘hisetmek’ olması gerekirken, kolay telaffuz için ünsüz ikizleşmesi oluyor. Yani ‘s’ harfi yan yana gelince biri daha türemiş gibi oluyor ve ortaya ‘hissetmek’ çıkıyor. Buradaki ses olayı ünsüz ikizleşmesi, yani ünsüz türemesi.”
Sanki satranç tahtasında taş diziyormuş gibi anlattı. Net, stratejik ve tartışmaya yer bırakmayan bir ton.
---
Ayşe’nin Empatik Yorumu
Ayşe gülümsedi:
“Ali, anlattığın doğru da bence mesele sadece ses olayı değil. ‘Hissetmek’ dediğimiz şey zaten doğrudan duygularla ilgili. Dildeki bu ikizleşme, aslında hissetmenin yoğunluğunu da çağrıştırıyor. Sanki bir ‘s’ yetmezmiş gibi, ikinci ‘s’ ile duygunun derinliği artıyor. Düşünsene, birine ‘seni hisediyorum’ desen eksik kalıyor. Ama ‘hissediyorum’ dediğinde daha güçlü geliyor.”
Masada herkes bir an duraksadı. Çünkü Ayşe, teknik konuyu insani boyuta taşımıştı.
---
Murat’ın Pratik Yaklaşımı
Murat hemen söze girdi:
“Ben işin fazla romantik tarafına girmem. Çocuklara ya da öğrencilere anlatırken basitçe şunu söylerim: ‘Hissetmek ünsüz ikizleşmesidir. Bitti.’ Çünkü net olmak lazım. İnsanın kafası karışırsa kuralı öğrenemez. Bizim işimiz açıklığı sağlamak.”
Pratik, çözüm odaklı ve biraz da sabırsızdı. Onun için konu teknik bilgiye indirgenmeliydi.
---
Elif’in İlişkisel Yorumu
Elif, her zamanki gibi sohbeti biraz daha geniş perspektiften ele aldı:
“Ben de Ayşe gibi düşünüyorum. Dil sadece kurallar bütünü değil, ilişkilerimizi kurduğumuz en önemli araç. ‘Hissetmek’ kelimesindeki bu ikizleşme, bana ilişkilerdeki yoğunluğu hatırlatıyor. Mesela biri seni gerçekten anlarsa, ‘hissediyorum’ demesi güven verir. Oradaki iki ‘s’ sanki fazladan bir dokunuş gibi. Dilin insana kattığı bir duygu bu.”
Bu yorum, masadaki erkeklerin net bakışına karşı kadınların daha duygusal ve sosyal tarafını gösterdi.
---
Masada Küçük Bir Çekişme
Murat biraz gülerek: “Ama siz de her şeyi romantize ediyorsunuz. Bir ses olayı nasıl duyguya bağlanır?” dedi.
Ayşe hemen cevap verdi: “Neden bağlanmasın? Dil insanın duygusunun dışavurumudur. Eğer sadece teknik bakarsak, dilin ruhunu kaçırırız.”
Ali de araya girdi: “Bence iki yaklaşım da haklı. Biz stratejiyle doğru bilgiyi netleştiriyoruz, siz de bu bilginin hayatla bağını kuruyorsunuz. Sonuçta öğrenciler, forum üyeleri veya arkadaşlar için en güzeli, ikisini bir arada görmek.”
---
Günlük Hayattan Örnekler
Sohbet devam ederken örnekler havada uçuştu:
- “Affetmek” kelimesinde de aynı olay var. “Af” + “etmek” birleşince “affetmek” olur, yani yine ünsüz türemesi.
- “Zannetmek” de aynı şekilde: “Zan” + “etmek” → “zannetmek.”
- “Hissetmek” bu serinin en bilinen örneklerinden biri.
Ayşe gülerek ekledi: “Ama bakın, bu örneklerde hep duygular var. Affetmek, hissetmek, zannetmek… Belki de bu yüzden kulağa bu kadar yoğun geliyor.”
---
Forum Dostlarına Sorular
Şimdi sevgili forum üyeleri, size de sormak isterim:
- Sizce dildeki bu küçük ses olaylarının, duygularımızı ifade etme biçimimizle bir ilişkisi var mı?
- Erkeklerin çözüm odaklı bakışı mı yoksa kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımı mı size daha açıklayıcı geliyor?
- Günlük hayatınızda “hissetmek” kelimesini kullanırken siz de bu yoğunluğu fark ediyor musunuz?
---
Sonuç: Küçük Bir Ses Olayından Büyük Bir Anlam
Teknik açıdan bakıldığında cevap çok basit: “Hissetmek” kelimesinde ses olayı ünsüz ikizleşmesi, yani ünsüz türemesidir.
Ama sohbetten çıkan sonuç, işin sadece kuraldan ibaret olmadığıydı.
- Erkekler için mesele stratejik, çözüm odaklı bir doğrulamadan ibaretti.
- Kadınlar içinse mesele, dilin duygulara, ilişkilere ve hayata kattığı yoğunluktu.
Sonunda hepimiz şunu kabul ettik: Dil kurallarını bilmek elbette önemli ama hissetmeden öğrenilen hiçbir kural kalıcı olmuyor. Çünkü dilin özü, hem akılda hem de kalpte yaşanıyor.
Peki sizce, sevgili forum dostları, “hissetmek” kelimesindeki o çift ‘s’, sadece bir ses olayı mı, yoksa insanın hayattaki yoğun duygularının bir yansıması mı?
Geçen gün akşamüstü, bir kafede otururken lise yıllarından beri süren arkadaş grubumuzla yine dil bilgisi üzerine tatlı-sert bir tartışmaya daldık. Hepimiz farklı bakış açılarıyla meseleleri ele aldığımız için, bu seferki konu da epey eğlenceli geçti: “Hissetmek” kelimesinde hangi ses olayı vardır? Gerçekten ünsüz türemesi midir?
Masada dört kişi vardı: Stratejik bakışıyla Ali, pratik çözümleriyle Murat, empatisiyle Ayşe ve ilişkisel yaklaşımlarıyla Elif. Konu basit gibi görünse de sohbetin gidişatı çok renkli oldu.
---
Ali’nin Stratejik Açıklaması
Ali, konuyu hemen teknik zemine çekti. Önüne aldığı peçeteye kelimenin köklerini yazdı:
- “His” (isim kökü)
- “Etmek” (yardımcı fiil)
“Bakın,” dedi, “bu iki kelime birleşince ‘hisetmek’ olması gerekirken, kolay telaffuz için ünsüz ikizleşmesi oluyor. Yani ‘s’ harfi yan yana gelince biri daha türemiş gibi oluyor ve ortaya ‘hissetmek’ çıkıyor. Buradaki ses olayı ünsüz ikizleşmesi, yani ünsüz türemesi.”
Sanki satranç tahtasında taş diziyormuş gibi anlattı. Net, stratejik ve tartışmaya yer bırakmayan bir ton.
---
Ayşe’nin Empatik Yorumu
Ayşe gülümsedi:
“Ali, anlattığın doğru da bence mesele sadece ses olayı değil. ‘Hissetmek’ dediğimiz şey zaten doğrudan duygularla ilgili. Dildeki bu ikizleşme, aslında hissetmenin yoğunluğunu da çağrıştırıyor. Sanki bir ‘s’ yetmezmiş gibi, ikinci ‘s’ ile duygunun derinliği artıyor. Düşünsene, birine ‘seni hisediyorum’ desen eksik kalıyor. Ama ‘hissediyorum’ dediğinde daha güçlü geliyor.”
Masada herkes bir an duraksadı. Çünkü Ayşe, teknik konuyu insani boyuta taşımıştı.
---
Murat’ın Pratik Yaklaşımı
Murat hemen söze girdi:
“Ben işin fazla romantik tarafına girmem. Çocuklara ya da öğrencilere anlatırken basitçe şunu söylerim: ‘Hissetmek ünsüz ikizleşmesidir. Bitti.’ Çünkü net olmak lazım. İnsanın kafası karışırsa kuralı öğrenemez. Bizim işimiz açıklığı sağlamak.”
Pratik, çözüm odaklı ve biraz da sabırsızdı. Onun için konu teknik bilgiye indirgenmeliydi.
---
Elif’in İlişkisel Yorumu
Elif, her zamanki gibi sohbeti biraz daha geniş perspektiften ele aldı:
“Ben de Ayşe gibi düşünüyorum. Dil sadece kurallar bütünü değil, ilişkilerimizi kurduğumuz en önemli araç. ‘Hissetmek’ kelimesindeki bu ikizleşme, bana ilişkilerdeki yoğunluğu hatırlatıyor. Mesela biri seni gerçekten anlarsa, ‘hissediyorum’ demesi güven verir. Oradaki iki ‘s’ sanki fazladan bir dokunuş gibi. Dilin insana kattığı bir duygu bu.”
Bu yorum, masadaki erkeklerin net bakışına karşı kadınların daha duygusal ve sosyal tarafını gösterdi.
---
Masada Küçük Bir Çekişme
Murat biraz gülerek: “Ama siz de her şeyi romantize ediyorsunuz. Bir ses olayı nasıl duyguya bağlanır?” dedi.
Ayşe hemen cevap verdi: “Neden bağlanmasın? Dil insanın duygusunun dışavurumudur. Eğer sadece teknik bakarsak, dilin ruhunu kaçırırız.”
Ali de araya girdi: “Bence iki yaklaşım da haklı. Biz stratejiyle doğru bilgiyi netleştiriyoruz, siz de bu bilginin hayatla bağını kuruyorsunuz. Sonuçta öğrenciler, forum üyeleri veya arkadaşlar için en güzeli, ikisini bir arada görmek.”
---
Günlük Hayattan Örnekler
Sohbet devam ederken örnekler havada uçuştu:
- “Affetmek” kelimesinde de aynı olay var. “Af” + “etmek” birleşince “affetmek” olur, yani yine ünsüz türemesi.
- “Zannetmek” de aynı şekilde: “Zan” + “etmek” → “zannetmek.”
- “Hissetmek” bu serinin en bilinen örneklerinden biri.
Ayşe gülerek ekledi: “Ama bakın, bu örneklerde hep duygular var. Affetmek, hissetmek, zannetmek… Belki de bu yüzden kulağa bu kadar yoğun geliyor.”
---
Forum Dostlarına Sorular
Şimdi sevgili forum üyeleri, size de sormak isterim:
- Sizce dildeki bu küçük ses olaylarının, duygularımızı ifade etme biçimimizle bir ilişkisi var mı?
- Erkeklerin çözüm odaklı bakışı mı yoksa kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımı mı size daha açıklayıcı geliyor?
- Günlük hayatınızda “hissetmek” kelimesini kullanırken siz de bu yoğunluğu fark ediyor musunuz?
---
Sonuç: Küçük Bir Ses Olayından Büyük Bir Anlam
Teknik açıdan bakıldığında cevap çok basit: “Hissetmek” kelimesinde ses olayı ünsüz ikizleşmesi, yani ünsüz türemesidir.
Ama sohbetten çıkan sonuç, işin sadece kuraldan ibaret olmadığıydı.
- Erkekler için mesele stratejik, çözüm odaklı bir doğrulamadan ibaretti.
- Kadınlar içinse mesele, dilin duygulara, ilişkilere ve hayata kattığı yoğunluktu.
Sonunda hepimiz şunu kabul ettik: Dil kurallarını bilmek elbette önemli ama hissetmeden öğrenilen hiçbir kural kalıcı olmuyor. Çünkü dilin özü, hem akılda hem de kalpte yaşanıyor.
Peki sizce, sevgili forum dostları, “hissetmek” kelimesindeki o çift ‘s’, sadece bir ses olayı mı, yoksa insanın hayattaki yoğun duygularının bir yansıması mı?