Duru
New member
Heyma Ne Demek? Bir Sözün Kalbe Dokunan Hikâyesi
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir kelimenin peşinden gideceğim. Basit, kısa ama derin bir kelimenin: Heyma.
Belki duymuşsunuzdur, belki hiç duymadınız. Ama eminim okudukça, bu kelimenin sizde de bir yerlere dokunacağını hissedeceksiniz. Çünkü “Heyma” sadece bir sözcük değil; bir bakışın, bir sükûnun, bir yarım kalmış vedanın sesi gibi…
Bir hikâye anlatmak istiyorum. Söz, bir forum yazısından çok, kalpten bir paylaşım olacak. Çünkü bazen bir kelime, yılların duygusunu taşır.
---
Bir Dağ Köyünde Başlayan Hikâye
Karlı bir kış sabahıydı. Doğu’nun küçük bir dağ köyünde, rüzgâr pencereleri döverken içeride soba tütüyor, çocukların kahkahaları ahşap duvarlarda yankılanıyordu.
İşte o köyde yaşıyordu Ali ve Zeynep.
Ali, köyün en çalışkan delikanlısıydı. Sessizdi, ama aklında hep bir plan olurdu.
Bir ev nasıl yapılır, bir tarladan nasıl fazla ürün alınır, kışa nasıl hazırlık yapılır — hepsine dair bir çözümü vardı. İnsanlar derdi ki:
> “Ali’nin aklı dağ gibidir, az konuşur ama düşündüğünü yapar.”
Zeynep ise köyün öğretmeniydi. Gözleriyle konuşurdu. Çocuklara sadece harfleri değil, umut etmeyi öğretirdi.
Köyde biri üzülse ilk o hisseder, biri sevince o da içten içe gülümserdi.
Ali stratejikti; Zeynep empatikti.
Ali taşla duvar örerdi; Zeynep kelimelerle kalp.
---
Heyma’nın İlk Yankısı
Bir gün köy meydanında yaşlı bir kadın, uzak bir diyardan gelen misafire seslendi:
> “Heyma! Dur biraz!”
Ali ilk kez o kelimeyi orada duydu. Zeynep de aynı anda başını kaldırmıştı.
Kadının sesindeki titreşim, sanki rüzgârın bile susmasına neden olmuştu.
Akşam olduğunda, sobanın başında Zeynep merakla sordu:
— “Ali, heyma ne demek acaba?”
Ali bir süre düşündü, sonra omuz silkti:
— “Belki de ‘dur’ demektir, ama içli bir ‘dur’... Böyle bir nefes gibi.”
O günden sonra kelime, aralarındaki bir gizli dil oldu.
Bir şey anlatmaya gerek kalmadan, sadece “heyma” demek yetiyordu.
Yorgunlukta, özlemde, bazen sevinçte... o kelime, her duyguya başka bir gölge düşürüyordu.
---
Ayrılığın Eşiğinde
Yıllar geçti. Ali askere gidecekti.
Zeynep’in gözleri doluydu ama güçlü görünmeye çalışıyordu.
Köy yolunun başında vedalaştılar. Kar taneleri usulca düşüyor, nefesleri beyaz bir buğuya dönüşüyordu.
Ali çantasını omzuna attı, uzaklara baktı.
Bir kelime söyledi sadece:
> “Heyma.”
Zeynep, o anda kelimenin anlamını ilk kez gerçekten hissetti.
“Gitme” demiyordu Ali, ama “Dur, zaman dursun, biz burada kalalım.” diyordu adeta.
O tek kelime, binlerce cümlenin yerine geçti.
---
Heyma: Durdurulamayan Zamanın Adı
Forumdaşlar, yıllar sonra Zeynep o anı hep anlatırdı.
Bir sohbet sırasında biri ona sordu:
— “Peki, heyma ne demekti gerçekten?”
Zeynep gülümsedi, gözlerini uzaklara dikti:
— “Heyma... Kalbinle ‘dur’ dediğin şeydir. Gitmesin istersin, ama gideceğini bilirsin.”
Dilbilimciler belki heyma kelimesini bölgesel bir sesleniş olarak açıklar,
ama duyguda anlamı başkadır:
Heyma, kalple söylenen bir ‘dur’ çağrısıdır.
Birini tutmak değil, sadece anı tutmaya çalışmaktır.
---
Ali’nin Dönüşü
Yıllar sonra Ali köye geri döndü.
Saçlarına aklar düşmüştü, elleri nasırlıydı ama gözleri hâlâ aynıydı.
Zeynep artık köyün okul müdürüydü. Çocuklar koşup sarıldılar, yıllar sonra iki eski dost yeniden karşılaştı.
Ali sessizce baktı.
Zeynep, sobanın başındaki eski defterini açtı. Bir sayfanın köşesinde kurumuş bir menekşe vardı.
Altında tek bir kelime yazıyordu: Heyma.
Ali o defteri görünce anladı:
Zeynep, her mektubun sonuna o kelimeyi yazmıştı yıllarca.
Hiçbirine göndermemişti ama hepsinde aynı sessiz dua vardı.
“Heyma... Kal, bir an daha, hatırada, duada, zamansızlıkta.”
---
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Gücü
Bu hikâyede Ali, çözüm odaklı bir adamdı. Her şeyin bir planı olmalıydı onun için. Ama hayat bazen planla değil, kalple yazılır.
Zeynep ise duyguların dilini biliyordu. İnsanlara “nasılsın?” derken bile gerçekten duymak isterdi cevabı.
Ali’nin stratejisi, Zeynep’in sezgileriyle dengelendi.
Biri dünyanın düzenini anladı, diğeri kalbin ritmini.
Ve “heyma” kelimesi, bu iki dünyanın birleştiği yer oldu.
---
Heyma Günümüzün İnsanına Ne Söyler?
Bugün biz hız çağında yaşıyoruz.
Sürekli koşuyor, sürekli bir şeyleri “yetiştirmeye” çalışıyoruz.
Ama belki de ihtiyacımız olan şey birinin kulağımıza fısıldaması:
> “Heyma... Dur biraz.”
Dur, nefes al.
Dur, kalbini dinle.
Dur, birine “iyiyim” demeden önce kendine sor.
Belki “heyma” tam da budur: İçimizdeki sessiz çağrı.
---
Forumdaşlara Açık Bir Soru
Sevgili forumdaşlar, siz hiç “heyma” dediniz mi birine — belki farkında olmadan, belki kelimeyi bilmeden?
Birine “gitme” demek istediniz ama susmayı seçtiniz mi?
Ya da bir anın bitmesini istemediniz mi hiç, “dur” diye içten içe yalvararak?
Belki hepimizin içinde bir “heyma” saklıdır.
Birini değil, bir duyguyu durdurmak isteriz aslında.
Sizce “heyma” hangi duygunun sesi?
Aşk mı, özlem mi, kabulleniş mi?
Yoksa hepsinin bir arada bulunduğu o tarifsiz sessizlik mi?
Söz sizde forumdaşlar…
Kalplerinize dokunan “heyma” anınızı paylaşır mısınız?
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir kelimenin peşinden gideceğim. Basit, kısa ama derin bir kelimenin: Heyma.
Belki duymuşsunuzdur, belki hiç duymadınız. Ama eminim okudukça, bu kelimenin sizde de bir yerlere dokunacağını hissedeceksiniz. Çünkü “Heyma” sadece bir sözcük değil; bir bakışın, bir sükûnun, bir yarım kalmış vedanın sesi gibi…
Bir hikâye anlatmak istiyorum. Söz, bir forum yazısından çok, kalpten bir paylaşım olacak. Çünkü bazen bir kelime, yılların duygusunu taşır.
---
Bir Dağ Köyünde Başlayan Hikâye
Karlı bir kış sabahıydı. Doğu’nun küçük bir dağ köyünde, rüzgâr pencereleri döverken içeride soba tütüyor, çocukların kahkahaları ahşap duvarlarda yankılanıyordu.
İşte o köyde yaşıyordu Ali ve Zeynep.
Ali, köyün en çalışkan delikanlısıydı. Sessizdi, ama aklında hep bir plan olurdu.
Bir ev nasıl yapılır, bir tarladan nasıl fazla ürün alınır, kışa nasıl hazırlık yapılır — hepsine dair bir çözümü vardı. İnsanlar derdi ki:
> “Ali’nin aklı dağ gibidir, az konuşur ama düşündüğünü yapar.”
Zeynep ise köyün öğretmeniydi. Gözleriyle konuşurdu. Çocuklara sadece harfleri değil, umut etmeyi öğretirdi.
Köyde biri üzülse ilk o hisseder, biri sevince o da içten içe gülümserdi.
Ali stratejikti; Zeynep empatikti.
Ali taşla duvar örerdi; Zeynep kelimelerle kalp.
---
Heyma’nın İlk Yankısı
Bir gün köy meydanında yaşlı bir kadın, uzak bir diyardan gelen misafire seslendi:
> “Heyma! Dur biraz!”
Ali ilk kez o kelimeyi orada duydu. Zeynep de aynı anda başını kaldırmıştı.
Kadının sesindeki titreşim, sanki rüzgârın bile susmasına neden olmuştu.
Akşam olduğunda, sobanın başında Zeynep merakla sordu:
— “Ali, heyma ne demek acaba?”
Ali bir süre düşündü, sonra omuz silkti:
— “Belki de ‘dur’ demektir, ama içli bir ‘dur’... Böyle bir nefes gibi.”
O günden sonra kelime, aralarındaki bir gizli dil oldu.
Bir şey anlatmaya gerek kalmadan, sadece “heyma” demek yetiyordu.
Yorgunlukta, özlemde, bazen sevinçte... o kelime, her duyguya başka bir gölge düşürüyordu.
---
Ayrılığın Eşiğinde
Yıllar geçti. Ali askere gidecekti.
Zeynep’in gözleri doluydu ama güçlü görünmeye çalışıyordu.
Köy yolunun başında vedalaştılar. Kar taneleri usulca düşüyor, nefesleri beyaz bir buğuya dönüşüyordu.
Ali çantasını omzuna attı, uzaklara baktı.
Bir kelime söyledi sadece:
> “Heyma.”
Zeynep, o anda kelimenin anlamını ilk kez gerçekten hissetti.
“Gitme” demiyordu Ali, ama “Dur, zaman dursun, biz burada kalalım.” diyordu adeta.
O tek kelime, binlerce cümlenin yerine geçti.
---
Heyma: Durdurulamayan Zamanın Adı
Forumdaşlar, yıllar sonra Zeynep o anı hep anlatırdı.
Bir sohbet sırasında biri ona sordu:
— “Peki, heyma ne demekti gerçekten?”
Zeynep gülümsedi, gözlerini uzaklara dikti:
— “Heyma... Kalbinle ‘dur’ dediğin şeydir. Gitmesin istersin, ama gideceğini bilirsin.”
Dilbilimciler belki heyma kelimesini bölgesel bir sesleniş olarak açıklar,
ama duyguda anlamı başkadır:
Heyma, kalple söylenen bir ‘dur’ çağrısıdır.
Birini tutmak değil, sadece anı tutmaya çalışmaktır.
---
Ali’nin Dönüşü
Yıllar sonra Ali köye geri döndü.
Saçlarına aklar düşmüştü, elleri nasırlıydı ama gözleri hâlâ aynıydı.
Zeynep artık köyün okul müdürüydü. Çocuklar koşup sarıldılar, yıllar sonra iki eski dost yeniden karşılaştı.
Ali sessizce baktı.
Zeynep, sobanın başındaki eski defterini açtı. Bir sayfanın köşesinde kurumuş bir menekşe vardı.
Altında tek bir kelime yazıyordu: Heyma.
Ali o defteri görünce anladı:
Zeynep, her mektubun sonuna o kelimeyi yazmıştı yıllarca.
Hiçbirine göndermemişti ama hepsinde aynı sessiz dua vardı.
“Heyma... Kal, bir an daha, hatırada, duada, zamansızlıkta.”
---
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Gücü
Bu hikâyede Ali, çözüm odaklı bir adamdı. Her şeyin bir planı olmalıydı onun için. Ama hayat bazen planla değil, kalple yazılır.
Zeynep ise duyguların dilini biliyordu. İnsanlara “nasılsın?” derken bile gerçekten duymak isterdi cevabı.
Ali’nin stratejisi, Zeynep’in sezgileriyle dengelendi.
Biri dünyanın düzenini anladı, diğeri kalbin ritmini.
Ve “heyma” kelimesi, bu iki dünyanın birleştiği yer oldu.
---
Heyma Günümüzün İnsanına Ne Söyler?
Bugün biz hız çağında yaşıyoruz.
Sürekli koşuyor, sürekli bir şeyleri “yetiştirmeye” çalışıyoruz.
Ama belki de ihtiyacımız olan şey birinin kulağımıza fısıldaması:
> “Heyma... Dur biraz.”
Dur, nefes al.
Dur, kalbini dinle.
Dur, birine “iyiyim” demeden önce kendine sor.
Belki “heyma” tam da budur: İçimizdeki sessiz çağrı.
---
Forumdaşlara Açık Bir Soru
Sevgili forumdaşlar, siz hiç “heyma” dediniz mi birine — belki farkında olmadan, belki kelimeyi bilmeden?
Birine “gitme” demek istediniz ama susmayı seçtiniz mi?
Ya da bir anın bitmesini istemediniz mi hiç, “dur” diye içten içe yalvararak?
Belki hepimizin içinde bir “heyma” saklıdır.
Birini değil, bir duyguyu durdurmak isteriz aslında.
Sizce “heyma” hangi duygunun sesi?
Aşk mı, özlem mi, kabulleniş mi?
Yoksa hepsinin bir arada bulunduğu o tarifsiz sessizlik mi?
Söz sizde forumdaşlar…
Kalplerinize dokunan “heyma” anınızı paylaşır mısınız?
